Psikolojik Güvenlik ve Psikanalitik Perspektif
Edmondson (1999), psikolojik güvenliği, çalışanların düşüncelerini ve endişelerini açıkça dile getirebildikleri, statükoya karşı ses çıkarabildikleri bir iş ortamında mevcut olan ortak güven duygusu olarak tanımlamıştır (Tosun & Kıbaroğlu, 2023). Güven “Sana güveniyorum; bana zarar vermeyeceğini düşünüyorum” düşüncesine dayanırken, psikolojik güvenlik “Bu ortamda fikirlerimi açıkça ifade edebilirim; çünkü burada kimse birbirine zarar vermez” inancıyla şekillenir (Lechner & Mortlock, 2022). Modern örgütlerde yenilikçilik, öğrenme ve işbirliği için temel bir koşul olarak görülmektedir. Psikolojik güvenlik, etkili iletişim ve koordinasyonu kolaylaştırma kapasitesi sayesinde, bireylerin, ekiplerin ve organizasyonların işleyişinde kritik bir rol oynamaktadır. Literatürdeki bulgular, psikolojik güvenliğin bireysel, grup ve örgütsel düzeylerde hem doğrudan hem de aracılık ve düzenleyici etkilerle performans çıktılarıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, psikolojik güvenlik ekip içi engelleri ortadan kaldırmakta ve hem bireysel potansiyelin hem de kurumsal gelişimin açığa çıkmasına katkı sunmaktadır (Lechner & Mortlock, 2022). Ancak bu kavram yalnızca örgütsel davranış kuramlarıyla değil, psikanalitik perspektiflerle de derinlemesine ele alınabilir. Freud’un yapısal kuramı ve Lacan’ın özne teorisi, psikolojik güvenliği bireyin bilinçdışı süreçleri ve otoriteyle kurduğu ilişkiler çerçevesinde yeniden yorumlama imkânı sunar.
Psikolojik güvenliğin eksik olduğu ortamlarda süperegonun baskısı artar: birey eleştirilme, reddedilme ya da cezalandırılma korkusuyla id’in yaratıcılığını bastırır. Bu durumda savunma mekanizmaları (örneğin geri çekilme, uyum sağlama ya da suskunluk) devreye girer. Psikolojik güvenlik, bu savunmaların yumuşatılmasını, egonun daha esnek işleyebilmesini sağlar. Dolayısıyla Freud’un gözünden psikolojik güvenlik, bireyin “cezalandırıcı süperego” karşısında kendisini koruyabilmesi için gerekli olan duygusal bir alan olarak görülebilir.
Lacan, Freud’un mirasını genişleterek özneyi dil ve arzu üzerinden tanımlar. Ona göre özne, simgesel düzende – yani dil, yasa ve otoritenin oluşturduğu yapıda – “Büyük Öteki”nin bakışı altında şekillenir. Örgütsel bağlamda Büyük Öteki, yöneticiler, normlar, kurum kültürü veya yazılı olmayan kurallar şeklinde karşımıza çıkar.
Psikolojik güvenlik, Lacancı bir bakışla, öznenin Öteki’nin bakışı altında “konuşma yetkisine” sahip olup olmamasıyla ilgilidir. Özne, ancak Öteki’nin cezalandırıcı bakışından korunabildiğinde, kendi arzularını dile getirme cesareti bulur. Güvenli olmayan ortamlarda özne susar, çünkü her söz, Öteki’nin düzeniyle çatışma riski taşır. Bu açıdan psikolojik güvenlik, öznenin simgesel düzende kendisini “söz alabilir” bir konumda hissetmesi demektir.
Psikolojik güvenlik, örgütsel davranış literatüründe çoğunlukla iletişim, öğrenme ve yenilikçilik üzerinden ele alınsa da psikanalitik bir perspektif, bu kavramın daha derin bir boyutunu açığa çıkarır. Freud’un yapısal kuramı ve Lacan’ın özne teorisi, psikolojik güvenliği yalnızca davranışsal değil, aynı zamanda bilinçdışı süreçlere köklenen bir olgu olarak konumlandırır. Bu bağlamda yöneticilerin, yalnızca açık iletişimi teşvik etmekle değil, aynı zamanda “cezalandırıcı süperego” ya da “baskıcı Büyük Öteki” işlevi görmeyecek bir liderlik tarzı benimsemeleri önemlidir.
Kaynakça:
Tosun, B., & Kıbaroğlu, G. G. (2023). Psikolojik güvenlik ikliminin iş tatminine etkisinde iş biçimlendirmenin rolü [The role of job crafting in the effect of psychological safety on job satisfaction]. Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi, 58(1), 840–859. https://doi.org/10.15659/3.sektor-sosyal-ekonomi.23.03.210.
Lechner, A. & Tobias Mortlock, J. M. (2022). How to create psychological safety in virtual teams. Organizational Dynamics, 51(2), 100849. doi: 10.1016/j.orgdyn.2021.100849.