
Yıkıcılık, Ölüm Dürtüsü ve Psikoz

Yıkıcılık, insanın içinde taşıdığı o kara mayın: Freud’a göre sadece başkasına değil, kendine yönelmiş bir öfkenin, bastırılmış bir gerçeğin infilakı. Lacan içinse yıkıcılık, simgeselin kurucu eksikliğiyle gelen bir tür varoluşsal yarılmadır; insan konuştuğu andan itibaren kendinden düşmüştür, ve bu düşüşün yankısı zamanla kendini şiddet, sapkınlık ya da nihilizm olarak gösterir. Yıkmak, bazen bir anlam talebidir; bazen de dilin bozguna uğradığı yerde ortaya çıkan bir çığlık. Freud’un 1920’lerde tanımladığı ölüm dürtüsü (Todestrieb), organizmanın tekrar cansızlığa dönme eğilimini anlatır: Tüm canlılığın, sonunda kendini sessizlikte eritme arzusudur bu. Lacan bu dürtüyü, jouissance (haz+acı) kavramıyla yeniden düşünür: Ölüm dürtüsü, sadece sona erme değil, aynı zamanda varoluşun sınırlarını zorlayan bir hazda ısrar etme biçimidir. Yani özne, acıya rağmen hatta bazen acı sayesinde var olmaya çalışır. Toplumun normları tarafından dışlanan, bastırılan her şey, dönüş yolunu ölüm dürtüsünün patikalarında bulur.
Daha Fazla